Ülkemizdeki yaklaşık 15
milyon öğrencimiz ile onların velileri
karne heyecanı yaşıyorlar.
Toplumumuzda
karnelere, amacını aşan bir şekilde
farklı anlamlar yüklenmektedir. Anne ve
babalar karneyi çok fazla önemsemekte,
çocuklarının değerini ve başarısını
karnesinde yer alan notlarla
ölçmektedirler. Sonuçta ortaya çıkan
karne psikolojisi öğrencileri hem ruhsal
hem de bedensel açıdan olumsuz
etkilemektedir. Bu durumun en önemli
sebebi velilerin öğrenciler üzerinde
yarattığı aşırı baskıdır. Oysa karnedeki
notlar bir sonuç değil, öğrencinin
derslerde kendisine öğretilenleri ne
kadar bildiğini gösteren bir
geribildirim mekanizmasıdır. Karneler,
öğrencinin, bulunduğu eğitim ortamında
ondan beklenen bilgi ve beceri
alanındaki yeterlilikleri ne derece
gösterdiği ortaya koyan bir ara
değerlendirmedir. Bu nedenledir ki
anne-babalar ve öğretmenler karneleri
doğru okumalı ve değerlendirmelidirler.
Karnelerin, öğrencinin “başarılı” ya da
“başarısız” olarak etiketleneceği bir
belge niteliği taşımadığını iyi
bilmelidirler.
Başarı;
bireysel potansiyelin gelişimini içeren
akademik bir yolculuktur, asla bir varış
noktası değildir. Gerçek başarı ise
başarısızlık korkusunu yenebilmektir.
Karne, bir başarısızlık metası hâlini
almamalıdır. Çünkü öğrencinin
değerlendirilmesinde asıl olan, odağa
alınan ya da tek referans noktası olarak
gösterilen kitaplar ya da belli
formatlar gibi yazılı kaynaklar
değildir. Bunlar sadece, karne gibi
birer araç olabilirler.
Geleneksel yapıdaki eğitim sistemleri,
sayısal ve sözel ağırlıklı yetenekleri
çok iyi gelişmemiş öğrencilerin sahip
oldukları diğer yetenekleri görmezden
gelerek öğrenci öğrenmelerini
sınırlamıştır. Hâlbuki çoklu zekâ
uygulamalarında olduğu gibi, bütün
çocukların sahip olduğu doğal ve gizil
güçleri, potansiyelleri ve yetenekleri
keşfedilmeye ve geliştirilmeye açıktır.
Buna göre başarının ifade edilmesi
bizlerin başarıya nasıl baktığı ile
yakından ilgilidir. Çocuğumuzun
başarısını ya da başarısızlığını tabi ki
onun sahip olduğu iç yetilerini, ilgi ve
istidatlarını geliştirecek geniş bir
bakış açısı ile kendi içinde
değerlendirebiliriz. Eğitim sistemimizin
gittiği nokta da budur.
Karnelerin
işlevi, öğrenciye eksikliklerini
göstererek gelişmesi için neler
yapabileceği konusunda onu
yönlendirebilmektir. Karneler
öğrencilerin yanı sıra, anne- babalar,
öğretmenler ve okul yöneticileri için de
yol gösterici nitelikte bir belgedir.
Çocuğun eğitiminden sorumlu olan herkese
düşen, bu yetersizlikleri gidermek için
neler yapabileceğini sorgulamak ve bu
konuda üzerine düşenleri yapma konusunda
istekli olmaktır.
Karneler asla
öğrencilerin birbirlerine göre
puanlarının ölçüldüğü, diğer akranları
ile karşılaştırıldığı ve öğrenci için
psikolojik bir baskı aracı hâlini almış
belge olarak görülmemelidir. Karnelerin
bu şekilde algılanması çok eskilerden
beri sadece tek amaçlı olarak
kullanılmasından ve sonuç beklentileri
ile daima öğrenciyi kendisine
endekslemesinden kaynaklanmıştır.
Anne ve babalar çocuğun karnesini
inceledikten sonra olumlu yönler ve iyi
notlar üzerinde durmalılar, başarılı
oldukları konularda çocuklarını takdir
etmeli ve ödüllendirmelidirler.
Ebeveynler, çocuklarının karneyle ilgili
duygu ve düşüncelerini kendileriyle
paylaşmalarına izin vermelidirler.
Onların söylediklerini dikkatle
dinlemeli, çocuklarına asla tehditkâr ve
suçlayıcı ifadeler kullanmamalıdırlar.
Karneleri eleştirirken beğenmedikleri
şeyin çocukları değil, onların aldığı
notlar olduğunu kendilerine
hissettirmelidirler.
Veliler olarak
yavrularımızı kendi koşulları ve
yetenekleri içinde değerlendirmeliyiz;
onların kendine özgü yeteneklerini
keşfetmesine ve ortaya çıkarmasına
fırsat tanımalıyız. Çocuklarımıza her
koşulda kendilerini sevdiğimizi
hissettirmeli ve ifade etmeliyiz.
Tüm
öğrencilerimize, öğretmenlerimize ve
velilerimize iyi tatiller diliyorum. |